Assos’ta Gezilecek Yerler
Behramkale köyünde yer alan Assos’ta gezilip görülecek çok fazla yer olması güzel bir plan yapmayı gerektiriyor! Detaylı bir plan sonucunda Assos’ta tüm güzellikleri keşfedip dönmeniz mümkün. Bu plan sürecinde hem araştırdığım bilgileri hem de gezip gördüğüm yerleri ziyaret edecek insanlarla paylaşmak ise benim için oldukça heyecan verici. Bu serüvene Assos ismini duyunca zihnimde canlanan ilk yer olan Apollon Tapınağı ile bu gezilip görülecek yerleri anlatmak istiyorum!
Volkanik tepelerin üzerine kurulan Assos Antik kentin, Türkiye’de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Gerek ambiyansı gerekse adımınızı atar atmaz sizi yüzyıllarca öncesine götürmesi bölgeyi eşsiz kılıyor.
Assos’ta gerçekleştirilen ilk kazının Amerikalı arkeologlar tarafından gerçekleştirildiği biliniyor. Günümüzde ise Kültür ve Turizm Bakanlığı destekleri ile Assos bölgesinde arkeologlar tarafından yapılan kazılar devam ediyor. Bununla birlikte bölgede
Apollon Tapınağı
Milattan önce 2. Yüzyılda yapıldığı bilinen Apollon Tapınağı, ilk görüşte büyüleyici bir dünyaya taşıyor. Bu dünya ise Antik Roma’yı keşfetme isteği olanlar için müthiş bir deneyim imkanı sunuyor.
Apollon Smintheion Kutsal Alanı olarak da geçmekte olan Apollon Tapınağı, her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Anadolu’nun kuzeyinde yer alan Apollon Tapınağı,
Assos’a Aristoteles’in davet edildiği ve daveti kabul edip 3 yıl boyunca Assos’ta yaşadığı biliniyor. Bu sırada da Aristoteles tarafından bölgede Felsefe Okulu kuruluyor. Bu durum da Assos’un felsefe açısından da oldukça değerli bir bölge olmasını sağlıyor. Tarihi olarak zengin olan bu bölgede felsefeye dair de keşfedilecek çok fazla bilgi bulunuyor.
Günümüzde ise Sonbahar aylarında Assos’ta felsefe günleri düzenleniyor. Felsefe günlerinin felsefe öğrencileri ve alanda eğitim veren değerli akademisyenler tarafından düzenlediği biliniyor. Aynı zamanda Felsefe günlerinin yaklaşık 18 yıldır düzenli olarak gerçekleştirildiği ve bölgede yaşayan kişilerin de bu günlere dahil olduğu bilinmektedir.
Apollon Tapınağına giriş ücreti 5 lira fakat müze kartınız olduğu takdirde herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor. Müzekarta sahip olan kişiler 1 yıl boyunca herhangi bir ücret ödemelerine gerek kalmadan tapınağı ziyaret edebiliyorlar. Tapınak, 15 Nisan-2 Ekim tarihleri arasında 08.00’da açılıp 20.00’da kapanıyor, 3 Ekim-14 Nisan tarihleri arasında ise 08.00’a açılıp 17.00’da kapanıyor. Bunun yanı sıra tapınağın her gün açık olduğu biliniyor. Gitmeden önce bu açılış ve kapanış saatlerine dikkat etmek gerekiyor. Aynı zamanda tüm müze ve örenyerlerinde olduğu gibi Apollon Tapınağı’nda da bayramların ilk günü 13.00’a kadar ziyaretçi kabul edilemediği biliniyor.
Agora:
İnsanların toplandığı yer olarak tanımlanan Agora, Antik Kent’in en aktif bölgesi olarak biliniyor. Assos’ta yer alan Agora’nın tek bir dönemde değil birkaç farklı zamanda inşa edilmiş. İki stoa ile çevrelenen Agora’da Bizans kilisesinden bazı kalıntıların bulunuyor. Aynı zamanda Agora içerisinde gymnasion adı verilen bazı spor faaliyetlerinin gerçekleştiği alan, bouleuterion adı verilen meclis binası da bulunuyor.
Athena Tapınağı:
Antik Kent’in zirvesinde yer alan Athena Tapınağı, Midilli Adası’nın tam karşısında yer alıyor. Mitolojide Zeus’un kızı olarak yer alan 12 Olimpos Tanrısı’ndan biri olan Athena’ya atfedilen bu tapınak oldukça etkileyici. Dünyanın en ünlü müzeleri arasında yer alan Boston Müzesi, Louvre Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bir kısmı bulunan Athena Tapınağı görülmeye değer yerler arasında yer alıyor. Sütunların üzerinde bulunmakta olan kabartmaların ise Alkmene’nin oğlu olan Yunan mitolojisinde Herakles, Roma mitolojisinde Herkül olarak geçmekte olan Yunan kahramanlarından birini anlattığı biliniyor. Gerek mimari yapısı gerekse manzarası sebebiyle tapınağın Assos’ta gezilip görülmesi gereken yerler arasında yer alması gerektiğini düşünüyorum. Athena Tapınağı’nda güneşin batışını izlemeden dönmeyin!
Surlar:
Kentin çevresi tamamen surlarla kaplı. Milattan Önce 6. yüzyıla uzanan tarihiyle bilinen AssosAntik Kenti’nde bulunan surlar oldukça dikkat çekici. Surların yaklaşık olarak milattan önce 4. yüzyılda inşa edildiği biliniyor. Bu surlarda kente girme ve çıkma için kullanılan, doğuda ve batıda bulunmak üzere iki kapı bulunuyor. Kapıların önünde yer almakta olan alanın ise Nekrapol olarak kullanıldığı biliniyor. Bu mezarlıkların arasında hem basit hem de oldukça görkemli mezarlıkların yer aldığı biliniyor.
Nekrapol:
1981 yılında Assos’ta arkeologlar tarafından kazıların gerçekleştirilmeye başlandığı biliniyor. Mezar yeri anlamına gelen Nekrapol’un, yaklaşık dokuz yüzyıl boyunca kullanılmış. Bulunan kalıntılar sonucunda çok eski dönemlerde ölen kişinin küllerinin küplere yerleştirilip gömüldüğü tespit edilmiş. Ölen kişinin küllerinin yer aldığı küllerde aynı zamanda ölen kişiye dair anlam içeren nesnelerinde de konulduğu düşünülüyor. Daha sonra Antik Çağ’da ölüleri muhafaza etmek için kullanılan sandık şeklindeki lahitlerden birtakım kalıntılar elde edilmiş.
Amfi Tiyatro:
Deprem sonucunda yıkılan Amfi Tiyatro, Midilli Adası’nın tam karşısında yer alıyor. Müthiş bir manzarası olan Amfi Tiyatro toplamda 2500 kişilik bir kapasiteye sahip. Amfi tiyatronun çoğu kısmı maalesef çok fazla hasar görmüş fakat restorasyon sayesinde yeniden örülmüş. Tiyatronun oturulan kısmı tamamen yenilenmiş. Günümüzde de Amfi Tiyatro’da festival ve konser gibi etkinlikler düzenlenebiliyor, yaklaşık 1500 kişi bu etkinliklere katılım sağlayabiliyor.
İki girişi bulunan Antik Kent’teki kapılardan birine köy içerisinden girerek ulaşabilmeniz mümkün. Bu kapıyı kullandığınız takdirde doğrudan Athena Tapınağı’na çıkacaksınız.
Eski batı kapısı olarak adlandırılan diğer kapıyı kullanarak ise Agora kalıntılarını, Nekrapol’u ve spor müsabakalarının gerçekleştiği gymnasionu görebilmeniz mümkün.
Günümüzde hala gerçekleştirilen kazılara bazı sponsorların da destek verdiği biliniyor. Kazılar sonucunda ulaşılan tarihi eserler ise Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor. Güncel olarak devam eden Assos kazılarıyla ilgili internet aracılığıyla bilgi alabilmeniz de mümkün.
Behramkale Köyü:
Sit alanı olarak korunmakta olan Behramkale Köyü’nde 150 hane bulunuyor. Yüzünü karaya, kuzeye doğru dönmüş olan Behramkale Köyü, 1330 yılında kurulmuş. Behramkale Köyü turizmi tam anlamıyla keşfetmiş ideal yerlerden biri. Gerek gezilecek yerler gerek restaurantlar açısından oldukça zengin. Bölgede yaşayan kişiler içinse turizm geçim kaynağı haline gelmiş. Burada bölge halkından hediyelik eşya satan, restaurant işleten birçok kişiyle tanışıp sohbet edebilmeniz mümkün. Ben bu durumun seyahate anlam kazandırdığına inanıyorum. Benim için gittiğim bölgede yaşayan insanlarla sohbet etmek o bölgedeki hayatı anlamak, anlamlandırmak oldukça değerli. Size de Assos’a gitmişken mutlaka Behramkale Köyü’nü de ziyaret etmenizi ve orada yaşayan insanların hayatına dahil olmanızı tavsiye ederim. Bununla birlikte Assos’un yanı sıra Behramkale Köyü’nde de konaklayabilmeniz mümkün. Behramkale Köyü’nde otellerden ziyade pansiyon anlayışının daha yaygın olduğunu göreceksiniz. Behramkale Köyü’nde konaklayabilecek yerler hakkında daha fazla bilgi almak için;
Behramkale Köyü’nde bölgede yetiştirilen zeytin ağaçlarından elde edilen ürünleri de satın alabilmeniz mümkün. Böylece burayı ziyaret ederek hem hatıra edinmek amacıyla hediyelik eşyalar alabilir hem de bölgenin zenginlikleri arasında yer alan zeytinyağı, zeytin sabunu gibi ürünleri satın alabilirsiniz.
Yeşilyurt:
Genellikle Yörüklerin yaşadığı bilinen Yeşilyurt’ta konaklamak için doğa konsepti ile bütünleşmiş ideal yerler bulunuyor. Kaz Dağları’nda yer alan bu bölge sit alanı olduğu için restorasyon dışında herhangi bir değişiklik yapılmıyor. Bu durum da bölgenin kendine özgü havasını korumasını sağlıyor. Böylelikle ne zaman ziyaret ederseniz aynı güzellikle karşılaşacağınızı bilmek bölgeyi daha anlamlı kılıyor. Yeşilyurt’ta çok fazla taş ev bulunuyor ve bu taş evlerden bazılarının butik otele dönüştürülmesi sonucunda buralarda kalabilme imkanınız oluyor. Mümkün olduğu takdirde bunu deneyimlemenizi tavsiye ederim.
Adatepe:
Yeşilyurt Köyü gibi Kaz Dağları’nda yer alan köylerden biri olan Adatepe oldukça dikkat çekici güzelliklere sahip. Antik dönemde yerleşimin başladığı düşünülen Adatepe, 28 yıldır sit alanı olarak korunuyor. Böylelikle içerisinde yer alan taş evler ve doğal güzellikler zarar görmemiş oluyor.
Adatepe’de zeytin ağaçlarının oldukça fazla olduğunu göreceksiniz. Bu zeytin ağaçlarından elde edilen ürünler ise bölgede yaşayan kişiler tarafından değerlendiriliyor ve satışa sunuluyor. Bunun yanı sıra Adatepe’de bulunan Zeytinyağı Müzesi’nde ise eski zamanlarda kullanılmakta olan zeytinyağı presleri ile zeytinin elde edilme sürecinde kullanılan tüm araçlar sergileniyor. Zeytinyağından sabunun elde edilmesi süreci de bu müzede sergilendiği biliniyor. Ücretsiz giriş ile müzeyi haftanın her günü 08.30 ile 18.30 arasında ziyaret edebilmeniz mümkün. Farklı bir deneyim yaşatması açısından özellikle Zeytinyağı Müzesi’nin ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.
Hüdavengidar Camii:
Osmanlı sultanlarından biri olan Hüdavengidar (1.Murat) tarafından yaptırılan Hüdavengidar Camii, Antik Kent sınırları içerisinde yer alıyor. Osmanlı döneminden kalan bu camiide tek kubbe bulunuyor. Behramkale köyünde bulunan bu camii, Osmanlı mimarisi 13. Yüzyılın ikinci dönemine ait izler taşıyor. Surların içerisinde inşa edilmiş olan camiinin herhangi bir minaresi bulunmuyor. Özellikle şiddetli rüzgar sebebiyle minarenin dayanıklı olmayacağı sebebiyle hiç yapılmadığı iddia edilirken bazı kaynaklarda minarenin daha önceden var olduğuna fakat yıkıldığına dair bilgiler bulunuyor. Camii içerisinde daha sonradan ise ahşap minber eklenmiş. Tarihe tanıklık etmek isteyen ve mimariye dair ilgisi olan kişilerin Hüdavengidar Camii’yi ziyaret etmelerini tavsiye ederim.
Hüdavengidar Köprüsü:
Hüdavengidar Camii’de olduğu gibi 14. yüzyılda gerçekleştirilen Hüdavengidar Köprüsü, görülmeye değer yerler arasında yer alıyor. Hüdavengidar Köprüsü, Tuzla Çayı üzerinde yer alıyor. Yapıldığı zamana dair izleri taşımaya devam edilen köprünün yolunda ise birden fazla kez olmak üzere değişikliklerin yapıldığı biliniyor. Köprü arabalar tarafından kullanılmak için uygun değil fakat üzerinde güzel bir yürüyüş gerçekleştirmeniz mümkün. Yüzlerce yıl öncesinde inşa edilmiş olan bu köprünün üzerinde yürümek bambaşka bir deneyim imkanı sunuyor!